Baristaların Gardırobu Değişiyor: Starbucks’ın Yeni Kıyafet Kodu Neyi Amaçlıyor, Neyi Gizliyor?
Kahve kültürü denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Starbucks, dünya genelindeki çalışanları için kıyafet kurallarında dikkat çeken bir değişikliğe gitti. Yeni kıyafet yönetmeliği sadece göze hitap eden bir güncelleme gibi görünse de, aslında derin toplumsal tartışmaları ve sendikal direnişleri de beraberinde getiriyor. Şirketin aldığı bu karar, hem moda dünyasında hem de işçi hakları cephesinde büyük yankı uyandırdı.
Peki bu sadeleştirilmiş, “daha profesyonel” olarak nitelendirilen görünüm neyin sinyali? Kurumsal estetik mi, yoksa kişisel ifadelere ket vuran bir sansür mü?
Yeni Kurallar Ne Diyor?
2025 yaz sezonunun başlamasıyla birlikte yürürlüğe girecek olan bu yeni kıyafet koduna göre, Starbucks çalışanları artık yalnızca siyah üst giysi, koyu renkli pantolon (siyah, lacivert ya da haki tonlarında) ve şirketin simgesi olan yeşil önlüğü kullanabilecek. Bu düzenleme, şirketin “müşteri deneyimini daha sade ve odaklı hale getirme” amacıyla hazırlandığı belirtilen bir görsel standart girişimi olarak sunuluyor.
Şirket temsilcileri, bu sade stilin hem markayı daha profesyonel göstereceğini hem de önlüğün, yani Starbucks kimliğinin görsel olarak daha çok öne çıkmasını sağlayacağını savunuyor. Ancak çalışanlar aynı fikirde değil.
“Sadelik” Perdesi Ardında Bastırılan Renkler
Özellikle ABD’de sendikal örgütlenmelerin arttığı Starbucks şubelerinde, bu kıyafet politikası önemli bir gerilim unsuru haline geldi. Pek çok barista, bu yeni kuralın kişisel kimliklerini ifade etmelerini engelleyeceğini söylüyor. Renkli saçlar, LGBT+ temalı tişörtler, sosyal mesajlar taşıyan rozet ve aksesuarlar gibi kişisel tarz unsurlarının görünürlüğü, bu yeni kural kapsamında ciddi anlamda kısıtlanmış olacak.
Sendikalar bu gelişmeyi, Starbucks’ın görünüşte nötr ama gerçekte ideolojik bir hamlesi olarak yorumluyor. Çünkü bu tür kuralların genellikle “tarafsızlık” kisvesi altında uygulandığı, ancak fiilen çalışanların siyasi, kültürel ya da toplumsal kimliklerini görünmez kılmayı amaçladığı iddia ediliyor.
Starbucks Workers United: “Bu Bir Susturma Operasyonudur”
Starbucks Workers United sendikası, bu kıyafet yönetmeliğini sert bir dille eleştirdi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Çalışanlar uzun süredir sadece kahve değil, aynı zamanda değer üretiyor. Kıyafetleriyle, aksesuarlarıyla, saç renkleriyle varlıklarını ifade ediyorlar. Şimdi bu varlık sessizce silinmek isteniyor.”
Sendika ayrıca, bu yeni kuralın özellikle toplu iş sözleşmesi müzakereleri sürerken uygulanmasının manidar olduğuna dikkat çekiyor. Çünkü çalışan temsilcileri ile yapılan müzakerelerde, iş yerinde ifade özgürlüğü temel tartışma maddelerinden biriydi. Şirketin bu kararı tek taraflı ve zamansız olarak devreye alması, çalışanlar tarafından bir gözdağı olarak yorumlanıyor.
Sosyal Medyada Baristalardan Protesto Yağmuru
Baristalar yalnızca sendika aracılığıyla değil, sosyal medya platformları üzerinden de seslerini duyurmaya çalışıyor. Twitter, Instagram ve TikTok gibi mecralarda #StyleMyShift ve #BaristaNotBot gibi etiketlerle paylaşılan videolar, renkli kıyafetleri ve farklı kimlikleriyle gurur duyan çalışanların tepkisini yansıtıyor.
Bazı paylaşımlarda çalışanlar, kahve makineleri başında dans ederek bu sadeleştirme hamlesini alaya alıyor. Kimileri ise doğrudan duygusal mesajlarla, “Bu tişört bana ait. Bu saç rengi benim hikâyem. Gri olamam,” diyerek sesleniyor.
Peki Şirket Ne Diyor?
Starbucks yönetimi, tepkilerin farkında olduklarını ve kıyafet politikalarının uygulanmasında esneklik payı bırakacaklarını söylüyor. Özellikle dini, kültürel ya da sağlık sebeplerine bağlı kıyafet ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulacağı belirtiliyor. Ayrıca çalışanlara ücretsiz olarak verilecek iki siyah tişört ve indirimli pantolon fırsatları da vaat ediliyor.
Ancak birçok çalışan, bu açıklamaların sorunun özüne dokunmadığını düşünüyor. Çünkü bu yeni kuralda esas mesele, fiziksel konfor ya da maddi destek değil; görünürlük ve kimlik.
Markalaşma mı, Makyajlanmış Baskı mı?
Günümüz iş dünyasında çalışanların sadece birer üretim aracı değil, aynı zamanda markanın yüzü ve ruhu olduğu sıkça dile getirilir. Starbucks gibi global şirketler, reklamlarında çeşitliliğe ve kapsayıcılığa sıkça yer verirken, iç politikalarında daha tekdüze ve denetleyici bir çizgi izlemeleri çelişkili bir tablo yaratıyor.
Starbucks’ın bu yeni kıyafet politikası da, “marka disiplini” ile “çalışan kimliğini kontrol etme” arasındaki çizgiyi yeniden sorgulatıyor. Baristaların seslerini kıstığınızda, acaba kahveler hâlâ aynı sıcaklıkta mı sunulur?
Gardırop Savaşları Bitmedi
Bu kıyafet kodu değişikliği, yalnızca bir stil meselesi değil. Çalışanların iş yerinde ne kadar “kendileri” olabileceklerine, fikir ve kimliklerini ne ölçüde dışa vurabileceklerine dair bir sınav niteliği taşıyor.
Ve görünen o ki, Starbucks baristalarının gardırobu şimdilik siyaha bürünse de, direnişleri oldukça renkli olmaya devam edecek.